Ege Üniversitesi (EÜ) Su Ürünleri Fakültesi Avlama ve İşleme Teknolojisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Tolga Dinçer, halk arasında kültür balıklarıyla ilgili oluşan ön yargıların bilimsel temelden yoksun olduğunu söyledi. Kültür balıklarının en az avlanan balıklar kadar besleyici olduğunu vurgulayan Dinçer, “Dünyada deniz balığıyla kültür balığı arasında besin değeri açısından ciddi bir fark yok. Bu tür balıklara yönelik algıların değişmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Türkiye, Avrupa ortalamasının gerisinde
Türkiye'de kişi başına yıllık su ürünleri tüketiminin sadece 7,2 kilogram olduğunu belirten Prof. Dr. Dinçer, bu oranın Avrupa ortalamasının oldukça altında kaldığını dile getirdi. Dinçer, özellikle gelişme çağındaki çocuklar ve gençlerin haftada en az iki kez balık tüketmesi gerektiğine dikkat çekti.
Yetiştiricilikle üretilen çipura, levrek ve Türk somonunun 2024 yılında 2 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaştığını hatırlatan Prof. Dr. Dinçer, 2025 yılı için hedefin 2,5 milyar dolar olduğunu açıkladı. “Bu balıklar, açık denizlerde 18-24 aylık bir süreçte emekle yetiştiriliyor ve birçok kalite kontrolünden geçiyor. Sağlığımız için bu ürünlere gereken değeri vermeliyiz” dedi.
“Yetiştiricilik sektörünün büyümesi sürdürülebilirlik için şart”
Av yasağının başladığı 15 Nisan - 1 Eylül tarihleri arasında büyük ölçekli trol ve gırgır avcılığı yapılamadığını hatırlatan Dinçer, bu sürecin deniz stoklarının korunması açısından büyük önem taşıdığını belirtti. “Bu dönemde küçük ölçekli balıkçılık sürüyor. Aynı zamanda 12 ay boyunca aktif olan büyük bir yetiştiricilik sektörü var. Buna rağmen halkımızda hâlâ kültür balıklarına karşı şüpheler var. Bu algıların ortadan kaldırılması gerekiyor” diye konuştu.
“Tüketim alışkanlığı küçük yaşta başlamalı”
2023 yılında Türkiye’de toplam 1 milyon 7 bin ton su ürünü üretildiğini, bunun 553 bin tonunun yetiştiricilikten elde edildiğini aktaran Dinçer, FAO'nun 2030 yılı hedeflerinin gerisinde kalındığını ifade etti. “Halkın tükettiği 614 bin ton balığın büyük kısmı avcılıktan geliyor. Geri kalan kısmı ise yetiştiricilikten veya ithal edilen ürünlerden oluşuyor. Bu da sürdürülebilir balık tüketiminde gelişim kaydetmemiz gerektiğini gösteriyor” dedi.
Balık tüketim alışkanlıklarının erken yaşta kazandırılması gerektiğine vurgu yapan Prof. Dr. Dinçer, kamu, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşlarının ortak bir yönetim planı geliştirmesi gerektiğini söyledi.
Balığın tazesi nasıl anlaşılır?
Balığın tazeliğini anlamak için bazı ipuçları veren Dinçer, şu bilgileri paylaştı: “Taze balık iyot kokar. Gözleri parlak ve canlı olmalı, solungaçları kırmızı ve kokusuz, derisi ve pulları ise sağlam yapıda olmalı. Kızartmak yerine fırın veya buğulama yöntemleriyle pişirilen balıklardan daha fazla besin değeri alınabilir.”
Omega 3 konusunda da önemli bir noktaya dikkat çeken Dinçer, “Her balık yüksek Omega 3 içermez. Göç eden balıklar—hamsi, sardalya, palamut—bu açıdan daha zengindir. Ancak su ürünlerinin faydası sadece Omega 3’le sınırlı değil, içerdiği protein ve vitaminler açısından da çok kıymetli” dedi.