Parlamenterler, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas’a hitaben kaleme aldıkları mektupta, AB dışişleri bakanlarının olağanüstü toplanmasını ve İsrail’e karşı yaptırım uygulanmasını talep etti.
“Gazze’de değişen hiçbir şey yok”
AP'nin Belçikalı milletvekili Marc Botenga tarafından duyurulan mektupta, İsrail’in yardım dağıtım noktalarına yönelik saldırılarının devam ettiği, bu saldırılarda 1000’den fazla Filistinlinin hayatını kaybettiği belirtildi. Milletvekilleri, 10 Temmuz’da İsrail ile AB arasında yapılan insani yardım anlaşmasına rağmen sahada hiçbir somut iyileşme gözlenmediğini ifade etti.
Mektupta, “Gazze’de çocuklar açlıktan ölürken AB yalnızca zayıf açıklamalarla yetiniyor” denildi. Parlamenterler, Avrupa’nın sessizliğinin artık siyasi değil ahlaki bir mesele haline geldiğini savunarak, “Tarih, Gazze’deki soykırım karşısında AB’nin sessizliğini ve suç ortaklığını affetmeyecek” ifadesine yer verdi.
İsrail’e ambargo ve yaptırım talebi
AP milletvekilleri, Kallas’a hitaben kaleme aldıkları mektupta üç somut talepte bulundu:
-
AB dışişleri bakanlarının İsrail’e yönelik yaptırımları görüşmek üzere acilen toplanması,
-
İsrail ve “Gazze İnsani Yardım Vakfı” olarak bilinen ABD-İsrail merkezli organizasyona yönelik yaptırım teklifleri hazırlanması,
-
İsrail’e silah ihracatının ve ithalatının tamamen durdurulması için üye ülkelere baskı yapılması.
Milletvekilleri, “Harekete geçmediğimiz her gün, Gazze’de bir çocuğun daha açlıktan ölmesine göz yumuluyor. AB’nin artık suskunluğunu bozması gerekiyor” çağrısıyla mektuplarını sonlandırdı.
AB, 15 Temmuz’da yine uzlaşamadı
AB dışişleri bakanları, 15 Temmuz’da yapılan toplantıda İsrail’e yönelik olası yaptırımları görüşmek üzere bir araya gelmiş, ancak anlaşma konusunda uzlaşmaya varılamamıştı. İspanya, İrlanda ve Slovenya gibi ülkeler İsrail ile AB arasındaki Ortaklık Anlaşması’nın askıya alınmasını savunurken; Almanya ve Avusturya başta olmak üzere bazı ülkelerin muhalefeti nedeniyle hiçbir yaptırım kararı alınamamıştı.
İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, bu sonucu "diplomatik zafer" olarak nitelendirirken, insan hakları kuruluşları ve uzmanlar AB’nin tutumunu “etik bir başarısızlık” olarak değerlendirmişti.
