Anahtar Parti Lideri Yavuz Ağıralioğlu, DEM Parti Grup Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder’in vefatından sonra yaşanan gelişmelere ilişkin sert tepki gösterdi. Ağıralioğlu, “Biz ölenlerin arkasından konuşacak insanlar değiliz. Ama vefattan sonra öyle şeyler söylediniz ki; şehitlerimiz ölmediler, diridirler, şehitlerimizi rencide ettiniz. Çocuklarınızı 40 yıldır katleden bir alçağın taziye telgrafı yayınladığı, salondaki herkesin de alkışladığı bir merasimle şehidi şühedayı ezdiniz. Aynı gün evlatlarınız şehit olmuştu. Evlatlarınızdan Sırrı Süreyya Önder'in merasimi için yaptığınız merasimi esirgediniz. 40 yıldır mücadele etmiş evlatlarınızın çektiği acılara saygılı olacaksınız. Siz Atatürk Kültür Merkezi'nde istediğiniz adamı ağırlayın, uğurlayın diye mi öldüler? Şehitlerimizin hepsine bu merasimden istiyoruz. Evlatlarımızın, şehitlerinin hepsinin fotoğrafını okşamanızı istiyoruz” dedi.

Ağıralioğlu, “Biz 40 yıldır PKK Kürtleri bizden almasın diye evlatlarımızı veriyoruz, en kıymetli varlığımızı, canlarımızı veriyoruz. Kürt’e evlatlarımızla kurbanız. Bir gün Kürt’e kem söz etmiyoruz, PKK'ya düşmanız, Kürt’e kurbanız. Kürtleri PKK ile bizden alamadılar. Netanyahu'ya da Kürtleri kaptırmayacağız. PKK'ya kaptırmadığımızı Amerika'ya da kaptırmayacağız, İsrail'e de kaptırmayacağız. PKK'nın yapamadığını size de yaptırmayacağız” diye konuştu. Ağıralioğlu, hükümete de tepki göstererek, referandum çağrısında bulundu. Ağıralioğlu, “Terörsüz Türkiye diye zırhladığınız paradigma değişikliğini milletinizin onayına sunacaksınız. Bu uğurda mücadele etmiş evlatlarınızı ezemezsiniz, üzemezsiniz. Kendi evlatlarını katledenlerin, kendi evlatlarının katiline sebep olan terör örgütünün mesajlarının okunduğu, muhatap alındığı bir ülke ayakta kalamaz. Referanduma ve seçime mecburiyet oluşturuyorsunuz. Referandum istiyoruz” ifadesini kullandı.

Anahtar Parti Genel Başkanı Yavuz Ağıralioğlu, partisin genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Ağıralioğlu, özetle şunları söyledi:

“22 Ekim'de Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin Kandil'i muhatap alarak, İmralı'yı muhatap alarak, Öcalan'ı muhatap alarak umut hakkından bahsedip meclise davet çıkararak başlattığı sürecin bütün detaylarını takip ederek bugüne geldik. Ne olduğunu, niçin başladığını, hangi gerekçelerle başlatıldığını henüz milletimizin de idrak edemediği bu süreç, her geçen gün millet vicdanına yük olan başka belirtilerle karşı karşıyayız. Sürecin başından itibaren Öcalan'ın muhatap alınmasına, meclise çağrılmasına, Umut Hakkı'nın öznesi yapılmasına, İmralı'nın Kandil'e, Kandil'in Erbil'e, Erbil'in Haseki'ye irtibatlandırılarak bir sürecin başlatılmasına kaygılarımız vardı. Siyasetin bu paradigma değişikliğine sebep olan şeyi meşru görmediğimizi, bu muhataplığın, sadece Öcalan üzerinden yapılan muhataplığın terörsüz Türkiye hedefini gerçekleştirmekten çok daha hasarlı başka sonuçlar olacağını, bunun kandilin sırtını sıvazlamak, teröristlere siyaseti mahkum etmek, teröre karşı siyaseti aciz hale getirmek, meclisi boşa düşürmek, bu uğurda verilmiş mücadelelerin tamamında bedel ödemiş aileleri rencide etmek, şehidi şühedayı üzmek, gazileri yaptıkları onca fedakarlığa rağmen sahipsizliğe terk etmek demek anlamına geleceğini defalarca zikrettik.

AYNI GÜN EVLATLARINIZ ŞEHİT OLDU!

3 Mayıs'ta Türkçüler Günü'nde, Sıra Süreyya Önder'in vefatı sonrasında başlayan yeni fotoğraflarla tartışmanın alevlendiği bir takım enfeksiyon alanları var. Ömrü boyunca siyasetin latifesini yaptığı için, siyasi mücadelesinin içerisinde, '’çok şakacıydı, çok vicdanlıydı, siyasette. Çok başka bir sesti, rahmetli, barış için her şeyi yapardı’ diye tarif ettiğiniz DEM grubunun Meclis Başkan Vekili Sırrı Süreyya Önder üzerinden, gelişen bir komplikasyon alanı var. Yani bizi ölenlerin arkasından konuşmak gibi bir vicdansızlığa sıkıştırmasın diye çok sebat ettik. Biz ölenlerin arkasından konuşacak insanlar değiliz. Ama vefattan sonra öyle şeyler söylediniz ki; şehitlerimiz ölmediler, diridirler, şehitlerimizi rencide ettiniz. Öcalan’ın telgraflarının okunduğu salonlarda vefa, veda programları tertip ettiniz. Çocuklarınızı 40 yıldır katleden bir alçağın taziye telgrafı yayınladığı, salondaki herkesin de alkışladığı, bir merasimle şehidi şühedayı ezdiniz. Aynı gün evlatlarınız şehit olmuştu. Evlatlarınızdan Sırrı Süreyya Önder'in merasimi için yaptığınız merasimi esirgediniz.

KARNELERİNİ ALIP MEZARA KOŞAN ÇOCUKLARIMIZ VAR

Kız çocukları babalarına âşık olurlar. Kız çocukları babalarına âşık oldukları için vedalarında herkesten dokunaklı konuşurlar. Sırrı Süreyya Önder'in de vefatında babasına âşık olmuş, babasını sevmiş bir kız çocuğunun veda cümlelerini duyduk biz. Keşke, babasına aşık bir kızın, babasını koklayarak büyüyebilme, babasına âşık olabilecek kadar zaman bulabilme fırsatıyla kürsülere gelmiş bu kızımızın, babasıyla son fotoğrafı tabutu olan çocuklarımız için de bir şey söylemesine imkân olabilseydi. Barış diye konuştuklarımızın bu uğurda Kürtler PKK ile irtibatlanmasın, Kürtleri PKK bizden almasın diye en sevdiğimiz evlatlarımızı büyütmek için canımız çıkmış, büyütmek için her türlü bedele katlanıp isimlerini söylerken içimizin titrediği evlatlarımızı kınalayıp vatanın selameti için gönderip sonra ay yıldızlı al bayrağı sarılı tabutlarda alıyoruz. Keşke onlara da bir şeyler söylenseydi. Âşık olacak babası olmamış 40 yıldır evlatlarımız. Babasına âşık olma imkânı olmamış kızlarımızın, babasıyla fotoğraf çektirememiş, kokusunu duyamamış, mezarlarını koklayarak büyümüş çocuklarımızın hatırı sayılsaydı keşke. Kızlarımız, karnelerini alınca mezarlara koşmuşlar, onların hatırı sayılsaydı. PKK'ya kızarken görülseydi mesela, bu barış havarileriniz. PKK'ya bağırırken görülseydi mesela, Öcalan'a yeter artık derken görülseydi mesela, bir şehit cenazesinde fotoğrafı olsaydı mesela, barış havarilerinizin. ‘Rahmetli barış olması için her şeyi yaptı’ diye konuştuklarımızın evlatlarımızın yanında, bir defa hüznümüzü paylaşırken fotoğrafı olsaydı. Bir defa evlatlarımıza yapılanı kınarken bir beyanatı olsaydı.

NE İÇİN MÜCADELE EDERSENİZ ONA SARILIP UĞURLANIRSINIZ

Çocuklarımızı 40 yıldır öldürenlerle fotoğrafınız var. Ne için mücadele ederseniz ona sarılıp uğurlanırsınız. Evlatlarımız bayrak için mücadele ettiler, bayrağa sarıldılar. Siz Türk bayrağı için mi mücadele ettiniz de Türk bayrağına sarıldınız? Çocuklarımızı 40 yıldır öldürenlerle dağlarda fotoğraflarınız var. Kandil'de fotoğraflarınız var. İsimlerini söylersem ağzım kirlenir. PKK'nın komuta kademesi diye ziyaret ettikleri adamlar, 40 yıldır evlatlarımıza pusu kuruyorlar, evlatlarımızı katlediyorlar, öldürüyorlar. Bunlarla fotoğrafları var. Türk solu, PKK’nın rahminde büyüdü, PKK'nın elinde rehin kaldı. 80'de solcuydular, 80'den sonra Apocu oldular. Bu vicdanınız bizim evlatlarımıza niçin değmedi sizin? Çocuklarımız baba deyince başlarını öne eğerek büyüdüler. Bazı çocuklar babalarına koşarken mezarlara koşarak büyüdüler. Kızlarımız hayat arkadaşlarını seçince mezar taşlarını öpmek için sevdiklerini babalarının mezarına götürdüler. Ama siz barış havarisiniz, biz kandan beslenen oluyoruz. Biz itiraz edince, bizim hissemize kandan beslenmek düşüyor. Ama Öcalan'a babam demiş, Öcalan ona oğlum demiş, o onu babası bilmiş, vefatına telgraf göndermiş, alkışlanıyor. Kendinize gelin!

BABAMA İĞNE BATIYOR DİYEN KIZIN ÇIĞLIĞI VAR

40 yıldır evlatlarınızı katleden bir alçağın taziye mesajı geldiği yerde alkışlar oluyor, siz orada ne oturuyorsunuz yahu? Siz ne yapıyorsunuz tam olarak? Heves ettiğiniz şey nedir? Hangi tehlikeyi savuşturuyorsunuz? Terörsüz Türkiye derken katlettiğiniz şey neyi savuşturmak adına sizi bu zillete düşürüyor? Siyaseti niçin boşa düşürdünüz? Niçin bu kadar ilkesiz, ölçüsüz, kör göze, parmak işlere heves ediyorsunuz? Aynı gün şehidiniz var. Önder Özden'in şehidi var. Yakasında babasının fotoğrafının ne anlama geldiğini bilmeden takılmış fotoğrafına, iğne battığı için babama batıyor diyen bir kızın çığlığı var. Bundan sonra siyaseti de, mücadelemizi de boşa düşürmüş olduğunuz bu merasimi her şehidimiz için istiyoruz. Şehitlerimizin hepsini böyle uğurlayacaksınız. Fotoğraflarını okşayacaksınız. Evlatlarını çağıracaksınız, dinleyeceksiniz. Bütün evlatlarını konuşturacaksınız. 40 yıldır mücadele etmiş evlatlarınızın çektiği acılara saygılı olacaksınız. Ne kabahati vardı evlatlarınızın? Şimdi bu dediğinizi 26 yıl önce demediğiniz için kaybettiğimiz evlatlarımızın ne kusuru vardı? Vatanı sevmek miydi kusurları? Memleketi sevmek miydi kusurları? Biz huzurlu yaşayalım. Siz Atatürk Kültür Merkezi'nde istediğiniz adamı ağırlayın, uğurlayın diye mi öldüler? Şehitlerimizin hepsine bu merasimden istiyoruz. Evlatlarımızın, şehitlerinin hepsinin fotoğrafını okşamanızı istiyoruz. Bu şehitlerimize hürmetinizi göstermek zorunda olduğunuz… Bir de milletinize hürmet göstermek zorundasınız.

CANINI OKUYACAĞIZ DEDİKLERİNİZLE CAN YOLDAŞI OLDUNUZ!

2023'te seçilirken, biz bunların canını okuyacağız dediniz. Bugün beraber olduklarınıza, bugün can yoldaşı olup konuştuklarınıza, 2023'te diyordunuz ki, biz bunların canını okuyacağız. Şimdi can oldunuz onlara. Diyordunuz ki bunları muhataba almayacağız, muhatap olanların da canını okuyacağız. Hem onlarla muhatap oluyorsunuz hem onların arkasındaki terör örgütüyle muhatap oluyorsunuz, hem de bütün bunları yaparken milletinize verdiğiniz sözden vazgeçiyorsunuz.  Görülüyor ki bir paradigma değiştiriyorsunuz. Umarım bu şahsiyet değişikliği değildir. Umarım bu hassasiyet, inanç değişikliği değildir. 2023'de vekaletinizi biz bunların canına okuyacağız, bunlar üzerinden devlete yerleşmeye çalıştıkları için CHP'nin de canına okuyacağız diye seçildiniz, vekaletinizin gerekçesi buydu. Şimdi canına okuyacağız dediklerinize can yoldaşsınız. Temsil imkânı vermeyeceğiz dediklerinize meclis adresi olarak gösteriyorsunuz. Bu süreçte yeni ittifak kurdunuz.

KADERE BAK; KİMLER KİMLERLE BERABER!

Cumhurbaşkanının lafı geldi şimdi. ‘Kadere bak, kimler kimlerle beraber.’ Çıraklık döneminizde yaptıklarınız güzeldi, ustalık döneminde berbat oldu memleket. Devletin başına devlet gelecek diye konuşuyordu ülküdaşlarınız, devletin başına devlet geldi, başımıza gelmeyen kalmadı. Dolayısıyla şimdi yaptıklarınızı referanduma götürmek zorundasınız. Bu yaptığınız paradigma değişikliği mühim bir değişiklik. Anladığımız kadarıyla milletinizle hürmetle etmiyorsunuz, gerekçesini de söylemiyorsunuz. Bunu niçin şimdi planladığınızı, niçin 99'da yapmadığınızı, niçin 2013'te yapılana sövdüğünüzü, niçin o zaman birbirilerinize en ağır laflarla hakaret ettiğinizi söylemiyorsunuz. Yani Devlet Bey bugün bu işi başlattı. 2013'te niçin hakaret ediyordu söylemiyorsunuz. Niçin o zaman hakaret ediyordunuz da şimdi etmiyorsunuz. Yani izahtan vareste bir pozisyonunuz var. Bu izahtan vareste pozisyonunuzu referandum yapmayı çok sevdiğiniz için söylüyorum. Bunun onaylanmaya ihtiyacı var. Sevgili hükümetimiz, bunun onaya ihtiyacı var. 2023'teki seçimde vekaleti milletinizde teröre müsamaha yok, teröristle tebessüm yok, teröristle muhataplık yok, teröristlerin canına okuyacağız, muhataplık kabul etmeyeceğiz diye aldığınız vekalet boşa düştü.

REFERANDUM ÇAĞRISI

Bu işi yapmaya çok kararlıysanız milletinize de anlatacaksınız. Diyeceksiniz ki biz şu gerekçelerle sizden şu belayı savmak için yapıyoruz, onay alacaksınız yeniden. Referandum istiyoruz. Çok seviyorsunuz referandum yapmayı. Millet iradesinin üstünde irade tanımıyoruz. Siz de tanımıyorsanız biz de tanımıyoruz. Biz de milletten başka onay merci kabul etmiyoruz. Dolayısıyla bu onay merci millet olduğu gerçeğinden hareketle sizi referanduma davet ediyoruz. Referandum yetmez, bir de yönetim vekaleti aldığınızı zannediyorsunuz, sizin siyasi üslubunuzda şöyle bir savrulma var. ‘Biz seçildik, nasıl yöneteceğimize de onay anlamına geliyor.’ Seçilmek böyle bir şey değildir. Seçilmek yönetme onaydır. Nasıl yöneteceğinize hukuk karar verir. Siz seçilince nasıl yöneteceğinize de onay verildiğini zannediyorsunuz. Sadece yönetme onayı aldınız. Şimdi bu yaptığınız terörsüz Türkiye diye zırhladığınız paradigma değişikliğini milletinizin onayına sunacaksınız. Milletiniz diyecek ki, ‘tamam biz sizin bu yaptığınızı onaylıyoruz, biz sizin bu yaptığınızı tasdikliyoruz, destekliyoruz’ derse bizim de diyecek bir şeyimiz yok. Milletinizin onayına sunacaksınız. Bu uğurda mücadele etmiş evlatlarınızı ezemezsiniz, üzemezsiniz. Bu mücadelede dünyanın hiçbir ülkesi böyle ayakta kalamaz. Kendi evlatlarını katledenlerin, kendi evlatlarının katiline sebep olan terör örgütünün mesajlarının okunduğu, muhatap alındığı, onları sevenlerin ağırlandığı, uğurlandığı, masalarda karşılıklı oturup tebessümlerin yapıldığı, kapılarda karşılandığı bir ülke ayakta kalamaz. Kalırız diyorsanız onaylayacaksınız. Referanduma ve seçime mecburiyet oluşturuyorsunuz. Bu yaptıklarınızla tercih ettiklerinizle siz aslında diyorsunuz ki biz geçen dönem vekaleti sizden böyle almamıştık. Bu paradigma değişikliğini milletinizin onayına sunmak zorundasınız.

MİLLET BİZİ ÇOCUKLARIMIZIN KATİLLERİNE GÜLERKEN GÖRMEYECEK!

Bizim durduğumuz yer belli. Biz 40 yıldır bu millet terörle ilgili hangi hassasiyet koordinatlarında duruyorsa orada duruyoruz. Ölenlere, ölenler üzerinden, dirilere, diriler üzerinden, şehitlere, şehitler üzerinden kalanlara böyle bir silsile şeklinde mağduriyet oluşmaya başladı. Sizi milletinizin ödediği bedellere hürmet etmeye davet ediyoruz. Milletimiz bizi çocuklarımızın katillerine gülerken görmeyecek. Milletimiz bizi çocuklarımızın katilinden medet umarken, Öcalan'dan bir barış havarisi çıkarmaya heves ederken görmeyecek. Milletimiz bizi kendi evlatlarını unuturken görmeyecek. Milletimiz bizi devlet millet düşmanlarıyla aynı safta görmeyecek. Bugün yaptıklarınızın Kandil'in sırtını sıvazlamak, PKK'ya meşruiyet tanımak, devleti PKK karşısında aciz kalmış pozisyonuna mahkûm etmekten başka bir anlama gelmediğini size her zaman hatırlatacağız.

Asgari ücrette temmuz zammı tartışması! Asgari ücrette temmuz zammı tartışması!

PKK’YA DÜŞMAN KÜRDE KURBANIZ

Biz 40 yıldır PKK Kürtleri bizden almasın diye evlatlarımızı veriyoruz, en kıymetli varlığımızı, canlarımızı veriyoruz. Kürt’e evlatlarımızla kurbanız. Evlat büyütüyoruz, gönderiyoruz, vuruluyor kurbanız. Evlat büyütüyoruz, vuruluyor, uzuvlarını kaybediyor, gaziyiz kurbanız. Evlat büyütüyoruz, gönderiyoruz, ay yıldızlı al bayrağa sarılıp gönderiyorlar. Bir gün Kürt’e kem söz etmiyoruz, PKK'ya düşmanız, Kürt’e kurbanız. Sıra dağlar gibi evlatlarımızı poşetlerle alıyoruz biz. Bir gün Kürt’e kem söz etmedik. Bir gün demedik bunları Kürtler vuruyor diye. PKK alçakları vuruyor dedik. Şimdi siz diyorsunuz ki utanmadan Öcalan Kürtlerin temsilcisidir. İşinize bakın! Öcalan'ı Kürt'e değdirmenize de müsaade etmeyeceğiz. PKK'nın Kürtlerin temsilci olmasına imkân verecek bu gevşekliğinize de müsaade etmeyeceğiz. Kürtleri PKK ile bizden alamadılar. Netanyahu'ya da Kürtleri kaptırmayacağız. PKK'ya kaptırmadığımızı Amerika'ya da kaptırmayacağız, İsrail'e de kaptırmayacağız. PKK'nın yapamadığını size de yaptırmayacağız.

HÜRMET ETMEYİ ÖĞRENİN!

PKK'dan bir barış havarisi çıkardılar şimdi. Hayattayken bu kadar başaramamıştı, vefatında başardı. Herkes sıraya girdi. Bu sıra içerisinde rencide ettiklerinizi görün lütfen. Aynı gün şehidiniz varsa, yaptığınız şeye değil, bedel ödemiş evlatlarınıza hürmet etmeyi öğrenin. Süreç diye bir şeyin içine düşüyorsunuz, süreç yönetmeyi bile bilmiyorsunuz. Hürmetiniz yok. Saygınız yok. Çocuklarınızın hatırasına, verilmiş mücadeleye, hassasiyetiniz yok. Milletimiz nerede durduğumuzu bilsin. Sahipsiziz zannetmesin. Bizim hassasiyetlerimizde kimse yok diye düşünmesin. Biz varız."

Kaynak: Haber Merkezi