Bilim - Teknoloji

Yapay zekâ mı insan zekâsı mı? Kim kazanacak?

Yapay zekânın hızla geliştiği dijital çağda, “Kim kazanacak?” sorusu anlamını yitiriyor. Uzmanlara göre başarı, insan ve yapay zekânın uyumlu iş birliğinde yatıyor.

Yapay zekâ mı insan zekâsı mı üstün gelecek? Son yıllarda sıkça sorulan bu soruya uzmanlar, artık “hangisi kazanacak” değil, “nasıl birlikte gelişecekler” sorusunun sorulması gerektiğini söylüyor. Çünkü gelecek, çatışma değil iş birliği üzerine kurulacak.

Uzmanlara göre, ekonomilerin artık kas gücüyle değil, yapay zekâ entegrasyonuyla büyüdüğü bir döneme girildi. Yapay zekânın veri odaklı karar alma becerisi, üretimden finansa, hizmet sektöründen pazarlamaya kadar pek çok alanı dönüştürüyor. Küresel öngörüler, 2025-2030 yılları arasında 170 milyon yeni iş alanı oluşacağını gösteriyor. Ancak bu büyüme, yaklaşık 92 milyon mevcut işin yer değiştirmesiyle dengelenecek. Sonuçta, net 78 milyonluk bir istihdam artışı bekleniyor.

Uzmanlar, aynı dönemde çalışanların beceri setlerinin yüzde 39’unun dönüşeceğini, Türkiye özelinde ise bu oranın yüzde 44’e ulaşacağını belirtiyor. Fintech mühendisliği, büyük veri analizi, yapay zekâ ve robotik gibi alanların yıldızının parlayacağı ifade ediliyor. Bu değişime ayak uydurmak için gençlerin dijital becerilerle donatılması gerektiği vurgulanıyor.

Geleneksel meslekler bitiyor!

Geleceğin mesleklerinin dijitalleşme ve yapay zekâ temelli biçimleneceğini aktaran uzmanlar, bazı geleneksel mesleklerin ortadan kalkarken, yazılım, siber güvenlik ve biyomedikal gibi alanların öne çıkacağını söylüyor. Öte yandan ziraat ve gıda mühendisliği gibi alanların da yeniden cazip hale geldiği ifade ediliyor.

Ancak uyarılar da var. Teknolojik gelişmelerin karşısında insani değerlerin kaybedilmemesi gerektiğine dikkat çeken uzmanlar, “Kendi ürettiğimiz teknolojinin bizi yönetmemesi için gerekli önlemler alınmalı. Bu gezegenin mimarı insan olmalıysa, insanın da insan kalmayı tercih etmesi gerekir” görüşünde birleşiyor. Bu nedenle bilimsel gelişmelerin yanı sıra sanat, felsefe ve edebiyat gibi alanlardan da uzaklaşılmaması gerektiği ifade ediliyor.