Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi'nden Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer, Marmara Bölgesi’nde sıcaklıkların arttığını, yağışların ise belirgin şekilde azaldığını söyledi. Bölgedeki kuraklık riskinin giderek arttığını belirten Prof. Dr. Tecer, Trakya’nın iklim değişikliği, hızlı kentleşme ve yoğun tarım-sanayi faaliyetleri nedeniyle kuraklık açısından en hassas bölgelerden biri haline geldiğini vurguladı.
Devlet Su İşleri (DSİ) verilerine göre Trakya'daki 14 barajın ortalama doluluk oranı yüzde 41’e gerilerken, geçen yıla kıyasla yüzde 13’lük bir düşüş yaşandı. Tekirdağ’daki Naipköy ve Türkmenli barajlarında ise doluluk oranı yüzde 1’e kadar düşerek alarm seviyesine ulaştı.
"Kuraklığı yaşamayan ülke kalmadı"
Kuraklığın dünya genelinde en yaygın ve yıkıcı doğal afetlerden biri olduğunu söyleyen Prof. Dr. Tecer, "Kuraklığı oluşturan temel sebepler arasında iklim değişikliği, ormansızlaşma, tarımsal su tüketiminin artması ve şehirleşmenin yayılması yer alıyor" dedi. Tecer’e göre Türkiye, Akdeniz Havzası'nda yer alması nedeniyle iklim değişikliğinden doğrudan etkileniyor ve bu etkiler özellikle 1994'ten sonra ciddi şekilde hissedilmeye başlandı.
Marmara’da yağışlar azaldı, risk arttı
Marmara Bölgesi'nin tamamında yağışların uzun yıllar ortalamasına göre 2024’te yüzde 20, geçen yıla göre ise yüzde 25 daha az gerçekleştiğini belirten Prof. Dr. Tecer, “Edirne, son 16 yılda en düşük yağışları alan il olarak öne çıkıyor. Karadeniz ve Doğu Anadolu hariç tüm bölgelerde kuraklık etkili olacak” ifadelerini kullandı.
Trakya’da çifte baskı: Tarım ve sanayi
Kuraklığı tetikleyen etkenlerin Trakya’da üst üste geldiğini vurgulayan Tecer, “Hem tarımsal üretim hem sanayi faaliyetleri yoğun. Buna bir de hızla artan nüfus eklendiğinde, su kaynakları üzerindeki baskı artıyor. Türkiye ortalamasının üzerinde bir büyüme hızı var. Bu da Trakya’yı kuraklık açısından son derece hassas hale getiriyor” dedi.
Kuraklığın zincirleme etkileri
Kuraklığın sadece su kaynaklarını değil, tarımsal üretimi, gıda güvenliğini ve sanayi faaliyetlerini de doğrudan etkilediğini belirten Tecer, "Rekolte düşer, gıda arzı azalır, tarıma dayalı sanayi sekteye uğrar, istihdam azalır. Kırsal kesimden kentlere göç artar, toplumsal yapılar değişir" dedi. Ayrıca suyun azalmasıyla birlikte hijyen koşullarının bozulabileceğini ve buna bağlı hastalıkların artabileceğini dile getirdi.
Çözüm: Eğitim, tasarruf, teknoloji
Kuraklıkla mücadelede bireysel ve kurumsal bilinçlenmenin önemine dikkat çeken Tecer, şu önerilerde bulundu:
-
Yer altı ve yer üstü su kaynaklarının kontrollü ve tasarruflu kullanılması,
-
Tarımda modern sulama sistemlerine geçilmesi,
-
Yağmur suyu hasadı projelerinin yaygınlaştırılması,
-
Sanayide atık suyun geri kazanılarak tekrar kullanılması,
-
Toplumun bu konuda eğitilmesi ve farkındalık çalışmalarının artırılması.
“Suyu tasarruflu kullanmak artık bir tercih değil, zorunluluk” diyen Prof. Dr. Tecer, hem bireysel hem kurumsal düzeyde acil önlemler alınması gerektiğini vurguladı.