Kültür-Sanat

Sinemada bu hafta: Perde arkası

Bu hafta hikâyemizi belki son kez paylaşıyoruz sizlerle… Çünkü bazen noktalar konur, bazen cümleler tamamlanır. Ama hayatın hikâyesi asla bitmez; perde aralanmaya devam eder. Unutmayın perde arkasında da ışıklar var. Vizyonda 11 film sizlerle buluşacak...

Işıkların altında olmak her zaman parlamak değil. Bazen ses yükselir, söz kısılır. Bazen alkışlar yükselir, insanın iç sesi kırılır ve batar her yanına. Bazen çıkmaz sokakta karşılaşılanlar, yolun sonundan daha çok şey öğretir insana. Hepimiz istiyoruz ki; az yürüyelim, çok yol alalım, yetmez gibi bir de denize nazır bir bankla karşılaşalım yolun sonunda. Fakat bazı yollar bazılarımız için değildir. Bunu hangi şahit yazmış bilmiyorum. Sistemin çarkında hangi dişli olmamız gerekiyor ise o oluyoruz. İstesek de, istemesek de…

Artık dişleri dökülünce anlayanlar, hayata karşı dik durup geceleri hüngür hüngür ağlayanlar mı dersiniz… Hepsinden biraz var aslında insanoğlunda. Kimisi camlar takar gözüne; önüne yıkılır Ağrı’nın etekleri ama göremez. Kimisine ulaşmaya bir fısıltı yeter.

Kimilerine tecrübe denir bu çarkların, kimilerine bıçak, kimilerine hiç mi hiçbir şey denmez artık… Ben dişleri dökülmeden, gözleri sabaha kadar hiç küçülmeden anlayanlardanım. Bu çarklara isim vermenin ne kadar zor olduğunu anladığımda; öğrendim benim dişlimin adı “af”. Kalbimiz temiz olsun, kahırlanmayalım, koyver gitsin dediğimden değil. Evrene pozitif görünmek gibi dertlerim de yok uzun zamandır. Başa çıkılamayan, beni içine kabul etmeyen, kalp ritmimi olur olmadık değiştiren her şeyi ve herkesi affetmek benim işim. “Affetmek”, “kusurunu kabul etmek”, “görmezden gelmek”… Pek çok şey sayılabilir. Bence af sadece “yok etmek”. Yolu, yolcuyu, ayaklarımı affettim.

Burası dünya. Burası bizler için iyi bir yer değil. Uçsuz bucaksız denizleri, onları izleyen bankları, yürümenin ne kadar keyifli olabileceğini hayal ettiğimde bu beni heyecanlandırıyor. Sonuçta yaşamak var; hem denizler de var hâlâ. Benim için değilse de, kimileri için var. Ağrı’yı görmeyenler, denizlerden ne anlar?

Alkışlara, ışıklara, isimlere gelirsek… Bakmayın ben aslında tok konuşur, usulünce koyarım postamı. İnsan posta koymayı yaş kemale erince değil, kalp kemale erince öğreniyor. Sesi titremeden, gözü kıpırdamadan; ne kırarak ne de boyun eğerek… Usul usul, kendi kendine konuşur gibi. Çünkü bazı sözler birini hedef almaz; kendi içimizde yıllarca susan bir çocuğa söylenir. İşte o an, insan neye itiraz ettiğini değil, neye artık razı olmadığını anlar.

Ben sustukça çoğaldım, çoğaldıkça hafifledim. Kalabalığımı bozdurdum, yalnızlığımı bütünledim. İnsanım; denizler gibi alkışları da merak ederim. Işıkları da merak ederim, o koltukta nasıl oturulur, orada ne denir, ne yenir, nasıl bakılır merak ederim… İnsanım; yerime oturanlara kahırlanırım, oturamadığım yerlere kahırlanırım, gözüne cam takanların omurgaları kırıktır kahırlanırım, beni görmeyen göze, beni çağırmayan sese, gel etmeyen ele kahırlanırım… Ama insanım; çağrılmazsam gitmem, görülmezsem yok olurum, duyulmazsam lâl olurum, kabullenirim, boyun eğerim, pes ederim, affederim.

Affederim ve fısıldamaya başlarım sesimi duyanlar için. Dualardan ve duyanlardan ibaret olurum.

***

BETTER MAN: ROBBIE WILLIAMS’IN HİKAYESİ

Karanlık ve karmaşık duyguların arasında, ışığın en parlak olduğu yerde bile gizlenen kırılganlıklar vardır. Bu hafta vizyona giren “Better Man: Robbie Williams’ın Hikayesi”, tam da bu gerçeği beyaz perdeye taşıyor. Dünyaca ünlü pop yıldızı Robbie Williams’ın, sahne ışıklarının altında yükselişi, çalkantılı hayatı ve içindeki kırılgan çocukla yüzleşmesini anlatan film, şöhretin parıltılı yüzünün yanı sıra karanlık ve yalnız tarafını da gözler önüne seriyor. İnsanın en çok kalabalıkta kaybolduğunu hatırlatan bu dokunaklı biyografi, izleyiciyi yıldızın perde arkasına davet ediyor.

ÇIPLAK SİLAH

Liam Neeson’ın başrolünde yer aldığı film, babasının izinden giden Yüzbaşı Frank Drebin Jr.’ın aksiyon dolu ve bol komedili macerasını konu alıyor. Akiva Schaffer’ın yönettiği filmde Pamela Anderson, Paul Walter Hauser ve Kevin Durand da rol alıyor.

ONU GERİ GETİR

Konuş Benimle filmiyle dikkat çeken Danny ve Michael Philippou kardeşlerin yönettiği yapım, yeni koruyucu anneleriyle tenha bir eve taşınan iki kardeşin yaşadığı esrarengiz olayları konu alıyor.

BİRLİKTE

Alison Brie ve Dave Franco’nun başrollerini paylaştığı bilim kurgu filminde, ilişkilerini tazelemek için kırsal bir bölgeye taşınan bir çiftin başına gelen gizemli bir olay anlatılıyor.

DAĞ 2

Alper Çağlar’ın 2016 yapımı filmi yeniden vizyonda. Film, IŞİD tarafından infaz edilmek üzere olan bir gazeteciyi kurtarmaya çalışan yedi kişilik timin hikâyesine odaklanıyor.

AİLE ARASINDA

Ozan Açıktan’ın yönetmenliğinde, Gülse Birsel’in kaleminden çıkan filmde Engin Günaydın ve Demet Evgar başrollerde. Yer yer absürt, yer yer duygusal bir aile komedisi.

AHMED VE AHMED

Mısır yapımı komedi filminde aynı adı taşıyan iki karakterin karışıklıklarla dolu hikâyesi anlatılıyor. Yönetmen koltuğunda Ahmad Nader Galal oturuyor.

BTS ARMY: FOREVER WE ARE YOUNG

K-pop grubu BTS'nin müziğine ve hayran kitlesine odaklanan bu belgesel, grubun etkisini ve kültürel yayılımını gözler önüne seriyor.

KİM DEMİŞ KÖTÜYÜZ DİYE? 2

Suçtan uzaklaşmaya çalışan hayvanlar çetesinin başı, bu kez kadınlardan oluşan başka bir çeteyle derde giriyor. Eğlenceli bir animasyon devam filmi.

ÖLÜ KONTESİN LANETİ

Bir kolyenin lanetiyle yüzleşen genç bir kızın karanlık geçmişle imtihanı... Ahmet Arpacı’nın yönetmenliğini üstlendiği korku türündeki yerli yapım.

OTHER

Fransız yapımı korku filminde, annesinin ölümünden sonra çocukluk evine dönen bir genç kızın, bastırılmış anılarla ve korkunç bir gerçekle yüzleşmesi anlatılıyor.

Hayatın tüm kırılganlıkları, sessizlikleri ve ışık oyunlarıyla devam ettiği bu yolda; sinema, bize her hafta yeni bir pencere açmaya, içimize dokunan hikâyelerle yol göstermeye devam ediyor. 'Yol bittikten sonra yürümeyelim yeter ki...'