Yalnızlık ve karanlıkla mücadele…
Çoğulluğun haklılık sayıldığı sabahlarda bir gün uyanıp her şeyi yitirdiğinizi düşünün. Bildiğiniz dili sizden başka kimse bilmiyor, ten renginiz ve görünümünüz diğerlerinden tamamen farklı. Alışık olduğunuz her şeyin yerini bambaşka bir hayat almış… Bu gizemi nasıl çözebilirsiniz?
Yarım kalan hayatınız dün sabahta mı kaldı, yoksa bu gün hayatınızın ilk günü mü?
Bir kahve mi demlemeli; yoksa intihar mı etmelisiniz?
Bu sabah yalnız uyanmadınız, tek uyanan sizsiniz…
Şehir uyuyor, içindeki canavarlar da…
Geceyi canavarların korkunç sesi bölüyor. Belki alt sokakta “günaydın” dediğin birisi, bu gece kana susamış bir canavar olarak kırıyor evinin pencerelerini.
Bir zamanlar kalabalık olan şehir, şimdi yankıyla konuşuyor. Ayak seslerinizin, yıkık vitrinlerdeki cam kırıklarının ve her gece aynı saatte yükselen o tiz çığlığın keskin sesi...
Kesik kesik sızan ve umutsuz bırakan o kan kokusu.
Sokak lambalarının titrek ışığında yürürken, sadece hayatta kalmak için değil, delirmemek için de mücadele ediyorsunuz.
Kana susamış koca bir şehre hem hükmediyor hem de deli gibi korkuyorsunuz.
Gece usta bir avcı, gündüz yaralı bir hayvanın yürek burkan hırıltılı ve iniltili sesinde yardıma muhtaç bir yabancısınız…
Vakit yok.
Her gece şehir dolusu gürültü sizin için koşuyor…
Siz Robert Neville’siniz.
Ve bu dünya artık sizin mezarınız değil, mirasınız.
BEN EFSANEYİM
Will Smith’in unutulmaz performansıyla yeniden hayat bulan “Ben Efsaneyim”, insanlığın yok oluşunun ardından geriye kalan son adam Robert Neville’in hikayesini epik bir anlatımla beyaz perdeye taşıyor.
Francis Lawrence’ın yönetmenliğinde çekilen film, ölümcül bir virüsün dünyayı sarmasıyla çöken medeniyetin harabeleri arasında geçiyor. New York’un ıssız sokaklarında yapay sessizliğin hüküm sürdüğü bir ortamda, Neville hayatta kalabilmek için hem doğayla hem de insanlığı insanlıktan çıkaran mutant yaratıklarla amansız bir savaş veriyor.
Film, sadece fiziksel mücadeleyi değil; en büyük düşmanın yalnızlık ve umutsuzluk olduğunu güçlü bir şekilde hissettiriyor. Neville’in karanlık gecelerde verdiği hayatta kalma savaşları, gün ışığında kendi iç dünyasındaki sorgulamalarla harmanlanıyor. Tek başına hayatta kalan bir adamın, insanlık mirasını koruma arzusu ve kaybetmenin acısı arasında sıkışmış hali, izleyiciye derin bir psikolojik yolculuk sunuyor.
Will Smith’in performansı, karakterin içsel çatışmalarını ve hayatta kalma içgüdüsünü tüm çıplaklığıyla yansıtarak filmi klasikler arasına taşıyor. “Ben Efsaneyim”, yalnızlık, umut ve insan olmanın anlamını sorgulayan, görsel olarak etkileyici ve duygusal derinliği yüksek bir yapım olarak bu haftanın en dikkat çeken filmi.
GEÇEN YAZ NE YAPTIĞINI BİLİYORUM
1990’ların unutulmaz gençlik gerilimi, yeni jenerasyon oyuncuların katkısıyla yeniden hayat buluyor. Jennifer Love Hewitt ve Freddie Prinze Jr. gibi orijinal oyuncuların yanı sıra, Chase Sui Wonders ve Madelyn Cline gibi yeni isimlerin yer aldığı film, küçük bir kasabada işlenen gizemli cinayetler ve ardından gelen korku dolu takibi anlatıyor.
Film, bir yıl önce yaşanan ölümcül bir araba kazasını örtbas eden gençlerin, gizemli ve kanca kullanan bir katilin peşlerine düşmesiyle şekilleniyor. Yönetmen Jennifer Kaytin Robinson, gerilimi ve gençlik dramını bir arada ustalıkla örerken, Lois Duncan’ın 1973 tarihli romanından aldığı ilhamla sinemaya güçlü bir korku-gerilim deneyimi sunuyor.
SİL BAŞTAN
Charlie Kaufman’ın özgün senaryosu ve Michel Gondry’nin büyülü yönetmenliğiyle "Sil Baştan", hafızadan silme fikrini insan psikolojisinin derinliklerine indiriyor. Jim Carrey’nin canlandırdığı Joel Barish, ayrıldığı eski sevgilisi Clementine’i hafızasından sildirmeye karar verir. Ancak anılar silindikçe, ikili arasındaki bağın ne denli güçlü olduğu ortaya çıkar.
Film, hafıza ve aşk arasındaki karmaşık ilişkiyi, eşsiz görsel anlatımı ve dokunaklı performanslarıyla beyaz perdeye taşıyor. Kate Winslet’in Clementine rolü, unutulmaz sahnelerle izleyiciyi derinden etkiliyor.
GELENEK GÖRENEK
Hasan Doğan’ın yönettiği bu samimi komedi, Anadolu’nun geleneksel yapısına eğiliyor. Bülent Emrah Parlak ve Didem Balçın’ın canlandırdığı birbirine âşık iki genç, ailelerinin ve köyün katı gelenekleri nedeniyle bir araya gelemiyor.
Film, sevginin önündeki engelleri mizahi bir dille anlatırken, toplumsal yapıya da eleştirel bir bakış sunuyor. Aile bağları, kuşak çatışmaları ve gençlerin özgürlük arayışı bu yapımda içtenlikle işleniyor.
İNCİR REÇELİ
Aytaç Ağırlar’ın 2011 yapımı "İncir Reçeli", bu hafta üçüncü kez sinemalarda izleyiciyle buluşuyor. Halil Sezai’nin başrolde olduğu film, tesadüfi bir aşkın, hayatın zorluklarıyla sınandığı dokunaklı bir hikaye anlatıyor.
Film, özgün müzikleri ve sade anlatımıyla, aşkın ve insanın kırılganlığının derinliklerine iniyor. Tutkulu ama bir o kadar da gerçekçi duyguları ekrana taşıyor.
ŞİRİNLER FİLMİ
Haftanın animasyonu "Şirinler Filmi", küçük mavi kahramanların yeni macerasını sunuyor. Şirin Baba’nın gizemli bir şekilde kaçırılmasıyla başlayan hikayede, Şirinler arkadaşlarını kurtarmak için tehlikeli bir yolculuğa çıkıyor.
Yönetmen Chris Miller, çocuklara dostluk, cesaret ve dayanışma temalarını renkli ve eğlenceli bir dille aktarıyor. Film, her yaştan izleyiciye hitap eden neşeli ve umut dolu bir animasyon olarak öne çıkıyor.
CİN KİTABI
Sezay Tütüncüler’in yönettiği "Cin Kitabı", korku türünde farklı ve tüyler ürpertici bir deneyim sunuyor. Film, cin çağırma ritüelleri ve karanlık inançlar etrafında şekillenen psikolojik gerilimi derinlemesine işliyor.
Gizemli olayların hızla arttığı filmde, inanç ile korku arasında ince bir çizgide yürüyen karakterlerin yaşadığı korku dolu anlar, izleyiciyi koltuklarına kilitliyor.
MÜNAFIK 2
Malezya yapımı "Münafık 2", gizem ve doğaüstü korkunun iç içe geçtiği bir atmosfer yaratıyor. Karanlık bir köyde geçen film, yerel inançlarla örülü doğaüstü olayları konu alıyor.
Syamsul Yusof’un yönetmenliğindeki yapım, korkunun sadece gözle görülen değil, aynı zamanda inançlarla beslenen bir olgu olduğunu gözler önüne seriyor. Film, izleyiciyi her an tetikte olmaya zorlayan başarılı atmosferiyle dikkat çekiyor.
Her perde yeni bir maceraya açılıyor. Dünyada aynı dili konuşanlar ve aynı perdeye bakanlar için 8 vizyon filmini derlerdik…