Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölüm Başkanı Prof. Dr. Yusuf Demir, 2025-2030 yılları arasında küresel iklim krizinin etkilerinin daha da derinleşeceği uyarısında bulundu. Su kaynaklarında ciddi azalma, doğal afetlerde artış ve büyük ölçekli göç hareketlerinin bu dönemde kaçınılmaz hale gelebileceğini belirtti.
Dünya Meteoroloji Örgütü'nün son verilerine işaret eden Prof. Dr. Demir, “Önümüzdeki beş yıllık süreçte küresel sıcaklıkta 1,5 derecelik bir artış bekleniyor. Bu artış, canlı yaşamını ve ekosistemleri doğrudan etkileyecek. Son dönemde artan orman yangınları, sel felaketleri ve kuraklık olayları, bu değişimlerin habercisi niteliğinde” dedi.
“1 milyar insan göç riskiyle karşı karşıya”
İklim krizinin en yıkıcı etkilerinden birinin su kaynaklarındaki azalma olacağını ifade eden Prof. Dr. Demir, “Özellikle Akdeniz havzası, Afrika’nın kuzeyi, Güney Amerika ve Güney Asya gibi bölgeler bu krizden daha fazla etkilenecek. Tatlı su kaynaklarının eriyen buzullar nedeniyle azalması, kuraklık ve su kıtlığına neden olacak. Bu da yaklaşık 1 milyar insanın ülkelerini terk etmesine yol açabilir. Bu risk, artık uzak bir olasılık değil; uzmanların yayımladığı bilimsel raporlarla desteklenen bir senaryo” diye konuştu.
“Su ve karbon ayak izi artık hayatın merkezinde olacak”
Gelecek yıllarda “su ayak izi” ve “karbon ayak izi” kavramlarının gündelik yaşamın vazgeçilmez unsurları haline geleceğini belirten Demir, şöyle devam etti:
“Her birey, kurum ve ülke su ve karbon tüketiminde ciddi tedbirler almak zorunda. Su ayak izi, faaliyetlerimizde harcadığımız su miktarını ifade ederken; karbon ayak izi atmosfere saldığımız sera gazlarının ölçüsüdür. Bu iki kavram, iklim krizine karşı verilecek mücadelede temel göstergeler haline gelecek. Eğer bu süreci iyi değerlendirmezsek, geri dönüşü olmayan bir felaketle karşı karşıya kalabiliriz.”
“İnsanlık için son kritik 5 yıl olabilir”
Prof. Dr. Demir, son olarak şu uyarılarda bulundu:
“2025-2030 dönemi, insanlığın iklim krizine karşı refleks geliştirme ve çözüm üretme açısından son derece kritik bir dönem. Bu yılları etkili politikalarla ve sürdürülebilir adımlarla değerlendiremezsek, sadece bugünü değil, çocuklarımızın ve torunlarımızın geleceğini de kaybedebiliriz. Treni kaçırmamak için suyu ve doğayı korumak zorundayız.”