Değişen dünyanın geleceği: İngiltere ve Türkiye

Dünya yeni güç dengeleri için hızla pozisyon alırken, Türkiye iç siyasette kısır döngülerle zaman kaybetmeye devam ediyor. İngiltere ise masaya dönmeye kararlı...

Gelecek yalnızca bizim için değil, tüm dünya için belirsiz, hatta karanlık… Ekonomik krizler, enerji sıkıntıları, su kaynaklarının tükenişi ve hızla artan silahlanma, yarını değil bugünü tehdit ediyor. Savaş artık uzak bir ihtimal değil; her yeni güne bir çatışmayla uyanmak, neredeyse sıradan hale geldi.

Avrupa gücünü kaybetti

Kaotik küresel ortam, ülkelerin seçim süreçlerini bile derinden etkiliyor. Pek çok ülkenin sandık sonuçları artık “ilk”lere sahne oluyor; çünkü toplumlarda kaygı hâkim ve herkes bir çıkış yolu arıyor. Almanya başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesi gelişmeleri yalnızca izliyor; etkisiz bir seyirci gibi kararsız ve yönsüz... Kıta Avrupa’sı gücünü çoktan kaybetti ama hâlâ bunu kabullenmekte zorlananlar ciddi vakit kaybediyor.

Amerika ve yeni kriz alanları

ABD, küresel liderliğini sürdürebilmek için yeni kriz alanları yaratıyor; çökecek yeni zeminler arıyor. Rusya, elindeki imkanlara güveniyor. Çin ise dünyanın üretim merkezi olma rolünü korumak ve ekonomik güvenliğini sağlamak adına her yolu deniyor.

İngiltere Avrupa’ya geri mi dönüyor?

Avrupa Birliği’nden ayrılan ve ABD ile arasındaki "özel ilişki" zayıflayan İngiltere, Rusya-Ukrayna savaşının ardından yeni bir strateji arayışında. Amerika artık odağını okyanus ötesine kaydırırken, Avrupa’daki liderlik rolünden geri çekiliyor. Bu boşluğu doldurmak isteyen İngiltere yeniden Avrupa sahnesine göz dikmiş durumda. Ancak bu Rusya’nın hoşuna gitmiyor.

İngiltere savunma sistemini yeniden inşa etmeye hazırlanıyor. Hava savunmasından ordunun yapısal güçlendirilmesine kadar kapsamlı planlar devrede. ABD, Ukrayna savaşı sayesinde ciddi gelirler elde ederken müttefiklerine yalnızca kendi çıkarları doğrultusunda destek veriyor. Bu durum İngiltere’yi, güvenlik şemsiyesinin dışına itilmiş hissettiriyor.

Dünyada büyük bir silahlanma yarışı yaşanıyor ve bu asla bir koleksiyon tutkusu değil. Hindistan ile Pakistan arasında tırmanan gerilim bunun en somut örneği. Silahlanma sıralamasında ABD, Çin ve Rusya ilk üçte; ardından Almanya ve Hindistan geliyor. Gelişmelerin gerisinde kaldığını fark eden İngiltere, yeniden masada söz sahibi olmak istiyor.

Türkiye, dünya ve fırsatlar

Türkiye, küresel gelişmeleri yalnızca izleyen değil, doğrudan etkilenen bir ülke. Her gelişmenin bir ucu mutlaka bize dokunuyor. Ancak içeride süren ekonomik kriz ve tekrar eden siyasi tartışmalar, bizi sürekli en başa döndürüyor. Oysa kim olduğumuzu hatırlatacak sözlere, fabrika ayarlarımıza döndürecek kararlara ihtiyacımız var. Toplumsal psikolojimizi hızla onarmamız gerekiyor.

Üreten, tüketen, yaşayan bir ülke olarak Türkiye, elindeki fırsatları iyi değerlendirmeli. İklim krizinin bile turizm sezonunu uzattığı bu dönemde, rekor üstüne rekor geliyor. Bereketli Anadolu toprakları, hızla gelişen sanayi altyapımız, dünya sahnesinde güçlü bir rol almak için ciddi avantajlar sunuyor.

Dünya değişiyor hem de durmaksızın… Eğer Türkiye, yeni dünyanın yıldızlarından biri olmak istiyorsa; iç kısır döngülerin dışına çıkmalı ve küresel gerçekliklere göre pozisyon almalı. Akdeniz'de asla taviz verilmemeli, sınır güvenliği sağlama alınmalı. Gelecek bugünkünden çok daha çetin geçecek.