Türkiye’nin modern mimarlık tarihinin sembol yapılarından biri olarak gösterilen apartman, dönemin önde gelen mimarlarından Nejat Ersin’in imzasını taşıyor.
Zamana meydan okuyan bir tasarım
Bayındırlık Bakanlığı Meydanlar Müdürlüğü çalışanları için tasarlanan ve daha sonra sivil kullanıma açılan yapı, 5 katlı ve her katta 5 dubleks daire olmak üzere toplam 17 daireden oluşuyor. Ankara manzaralı seyir terası, yüzme havuzu, barbekü alanı ve her dairede bulunan şöminesiyle o dönem için sıra dışı sayılabilecek sosyal donatılara sahip olan apartman, özgünlüğünü koruyarak günümüze ulaşmayı başardı.
En dikkat çeken mimari unsurlardan biri ise, güney cephesindeki geometrik düzenli yarı açık duvar. Güneş kırıcı olarak işlev gören bu yapı elemanı sayesinde iç mekanlara doğal ışık kontrollü bir şekilde ulaşıyor; hem estetik hem de işlevsel bir çözüm sunuyor.
'Le Corbusier’den esinlenildi'
TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nden Dr. Öğr. Üyesi Selda Bancı, apartmanın sadece Ankara’nın değil Türkiye’nin modern mimarlık hafızası açısından da özel bir yere sahip olduğunu vurguladı. Bancı, yapının mimarı Nejat Ersin’in dönemin dünyaca ünlü mimarları Le Corbusier, Oscar Niemeyer ve Edward Durell Stone gibi isimlerden ilham alarak projeyi geliştirdiğini belirtti.
“Brise-soleil” adı verilen güneş kırıcıların kullanıldığı güney cephesinin, iç mekana yumuşak bir ışık ve gölge oyunu sağladığını söyleyen Bancı, bu yaklaşımın Türkiye’deki ilk örneklerden biri olduğunu ifade etti.
Cumhurbaşkanı Bayar ve Başbakan Menderes’in dikkatini çekti
Yapının dikkat çekiciliği yalnızca mimarlık çevreleriyle sınırlı kalmadı. Dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes’in de binaya özel ilgi gösterdiği, mimar Nejat Ersin’den bizzat bilgi aldıkları biliniyor. Yapının ön cephesinin kapanmaması için belediye ile yapılan istimlak girişimi ise, dönemin modern yapılarına verilen değeri ortaya koyuyor.
Sivil mimarlık mirası tehdit altında
Bancı, Cinnah 19’un bugüne kadar hiçbir müdahaleye uğramamış nadir yapılardan biri olduğunu belirterek, bu tür yapıların kentsel dönüşüm tehdidiyle karşı karşıya olduğunu hatırlattı. “Bu binalar sadece beton yığınları değil, aynı zamanda bir yaşam kültürünün, dönemin toplumsal yapısının belgeleri,” diyen Bancı, yapıların gelecek nesillere aktarılmasının toplumsal bir sorumluluk olduğunu vurguladı.
Bugün hem yaşam hem kültür alanı
Günümüzde hâlâ altı ailenin yaşadığı apartmanda, mimarlık ofisleri, tasarım stüdyoları ve sanat galerileri de bulunuyor. Türkiye'nin en köklü meslek örgütlerinden biri olan Mimarlar Derneği 1927'nin de merkezinin burada olması, yapının mimarlık kültürü açısından taşıdığı önemi daha da artırıyor.